ihlas ile ilgili sohbet Hakkında Detaylar
İhlâs; bir kalp hareketi ve ruhanî bir davranıştır. Kalp temizliğinin ve sağlamlığının bir delilidir. Yalnız Allah’ın rızasını arayan bir niyettir,ihlas ile ilgili sohbet AMELLERDE niyet ve ihlâs Vaaz Peygamberimizin ihlas ile ilgili hadisleri Peygamberimizin ihlas ile ilgili örnekler İhlas ile ilgili kıssalar Allah için SAMİMİYET ihlâs Takva Vaaz İhlâs ve Samimiyet sunum Vaaz Amellerde ihlâs
AYET-İ KERİMELER
Zümer/2- (Resûlüm!) Şüphesiz ki Kitab’ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah’a has kılarak (ihlâs ile) kulluk et.
Ankebut/65- Baksana, gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O’na has kılarak (ihlasla) Allah’a yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah’a) ortak koşmaktadırlar.
Meryem/51- Kur’ân’da Musa’yı da an; Şüphesiz ki o, ihlaslı bir kuldu ve gönderilmiş bir peygamberdi.
Yunus/:22-23- Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O’dur. Hatta gemilerde bulunduğunuz ve o gemiler, içindekilerle beraber hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam keyiflendikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Bütünüyle kuşatılıp artık bittiklerini sanırlar. İşte o vakit tam ihlas ile Allah’a yalvarır ve dindar olurlar: “Eğer bizi buradan kurtarırsan, andolsun ki, şükredenlerden olacağız.” derler. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar
Şüfeyyü’l-Esmâi, Hz. Ebü Hüreyre’den naklediyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kıyamet günü iIk çağrılacaklar, Kur’ân-ı ezberleyen biri, Allah yolunda öldürülen biri ve bir de çok malı olan biridir. Allah Teâla Hazretleri Kur’ân okuyana:”Ben Resülüme inzal buyurduğum şeyi sana öğretmedim mi?” diye soracak. Adam:”Evet ya Rabbi!” diyecek. “Bildiklerinle ne amelde bulundun?” diye Rabb Teâlâ tekrar soracak. Adam: “Ben onu gündüz ve gece boyunca okurdum” diyecek.
AlIâhu Teâlâ Hazretleri: “Yalan söylüyorsun!” diyecek. Melekler de ona: “Yalan söylüyorsun!” diye çıkışacaklar. Allahu Teâla Hazretleri ona: “Bilakis sen, “Falanca Kur’an okuyor” densin diye okudun ve bu da söylendi” der. Sonra, mal sahibi getirilir. Allah Teâlâ Hazretleri: “Ben sana bolca mal vermedim mi? Hatta o kadar bol verdim ki, kimseye muhtaç olmadın?” der. Zengin adam, “Evet yâ Rabbi” der.”Sana verdiğimle ne amelde bulundun?” diye Rabb Teâlâ sorar. Adam: “Sıla-i rahimde bulunur ve tasadduk ederdim” der. Allâhu Teâla Hazretleri:”Bilakis sen: “Falanca cömerttir” desinler diye bunu yaptın ve bu da denildi” der. Sonra Allah yolunda öldürülen getirilir.Allah Teâlâ Hazretleri:”Niçin öldürüldün?” diye sorar. Adam:”Senin yolunda cihadla emrolundum. Ben de öldürülünceye kadar savaştım” der.
Hakk Teâlâ ona: “Yalan söylüyorsun!” der. Ona melekler de:”Yalan söylüyorsun!” diye çıkışırlar. Allah Teâla Hazretleri ona tekrar:”Bilakis sen: “Falanca cesurdur” desinler diye düşündün ve bu da söylendi” buyurur.
Sonra (Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ebü Hüreyre’nin dizine vurup):”Ey Ebü Hüreyre! Bu üç kimse, Kıyamet günü, cehennemin, aleyhlerinde kabaracağı Allah’ın ilk üç mahlükudur!” dedi.”Şüfey der ki: “Ben Ebü Hüreyre’den aldığım bu hadisi, Hz. Muâviye’ye haber verdim. Bunun üzerine: “Böylelerine bu muâmele yapılırsa, insanların geri kalanlarına neler yapılır?” dedi ve Hz. Muâviye Şiddetli bir ağlayışla ağlamaya başladı, öyle ki helak olacağını zannettim.
Derken bir müddet sonra kendine geldi, yüzündeki (gözyaşlarını) sildi. Ve şunları söyledi:”Allah ve Onun Resülü doğru söylediler: “Dünya hayatını ve onun zinetini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz. Onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar. İşte âhirette onlara ateşten başka bir şey yoktur. İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zâten yapmakta oldukları da bâtıldır” (Hüd 15-16).
* Ka’b İbnu Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)’ın şöyle söylediğini işittim: “Kim âlim geçinmek, sefihlerle münâzara yapmak ve halkın dikkatlerini kendine çekmek gibi maksadlarla ilim öğrenirse Allah o kimseyi cehenneme atar.”
* Hazreti Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) bir gün: “Hüzün kuyusundan Allah’a sığının!” buyurdular. Oradakiler: “Ey Allah’ın Resülü! Hüzün kuyusu da nedir?” diye sordular. “O, dedi, cehennemde bir vâdidir; cehennem, o vâdiden her gün yüz kere AIIah (c.c)’a sığınma taleb eder.” “Ey Allah’ın Resülü! denildi, oraya kimler girecek?” “Oraya dedi, amellerinde riya yapan kurrâlar girecektir!…”
* Ebü Hüreyre ve İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Ahir zamanda, dinle dünyayı taleb eden insanlar zuhur edecek. Bunlar, insanlar(a iyi görünüp, onları aldatmak) için öyle bir yumuşaklığa bürünürler ki koyun postu yanlarında kaba kalır. Diller de baldan daha tatlıdır. Ancak kalbleri kurtlarınkinden vahşidir. Cenâb-ı Hakk (bunlar için) şöyle diyecektir: “Beni aldatmaya mı çalışıyorsunuz, yoksa bana karşı cürete mi yelteniyorsunuz? Zât-ı Akdesime yemin olsun, bunlar üzerine, kendilerinden çıkacak öyle bir fitne göndereceğim ki, içlerinde halim olanlar bile şaşkına dönecekler.”
* Hazreti Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allahu Teâlâ Hazretleri diyor ki: “Ben ortakların şirkten en
müstağni olanıyım. Kim bir amel yapar, buna benden başkasını da ortak kılarsa, onu ortağıyla başbaşa bırakırım.”
* Yine Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh)’den bir rivâyete göre, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde, AIlah nazarında en kötü olanlardan bir kısmını da iki yüzlülerin teşkil ettiğini göreceksiniz. Bunlar bazılarına bir yüzle, diğer bazılarına da başka bir yüzle giden insanlardır.”
* Ammâr İbnu Yâsir (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kimin dünyada iki yüzü varsa kıyamet günü, ateşten iki dili olacaktır.”
* Ebü Vâil anlatıyor: “Hazreti Üsâme (radıyallâhu anh)’yi işittim diyordu ki: “Hazreti Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kıyamet günü bir adam getirilip ateşe atılır. Karnındaki barsakları dışarı çıkar. Onları, eşeğin değirmen taşını dönderdiği gibi dönderir. Derken, cehennem ahâlisi etrafında toplanır ve: “Ey fülan, sen dünyada iken (bize) ma’rufu emderip, münkerden nehyetmiyor muydun?” derler. O: “Evet, ma’rufu emrederdim ama kendim yapmazdım, münkeri yasaklardım ama kendim yapardım” diye cevap verir.”
* Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Allah’u Teâla hazretleri şöyle buyurmuştur: “Ben her çeşit şirkten müstağniyim. Öyleyse, kim benim için işlediği bir amele birden başkasını ortak ederse ben ondan uzağım ve benim için yaptığı o iş, bana değil, ortak ettiği kimseyedir.”
* Ebu Saîd radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselam (bir gün) yanımıza geldi. Biz o sırada Mesîh Deccal’i müzakere ediyorduk. Dediler ki: “Ben size, nazarımda sizin için Mesih Deccal’den daha ürkütücü bir şeyi haber vereyim mi?” “Evet! Ey Allah’ın Resûlü! Söyleyin!” dedik. “Şirk-i hafidir (gizli şirk). Mesela, kişi kalkar, namaz kılar, bu namazını, kendisine bakanlar sebebiyle güzel kılar, (işte bu, gizli şirke bir örnektir)” buyurdular.”
* Şeddâd İbnu Evs radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Ümmetim hakkında en ziyade korktuğum şey, Allah’a şirktir. Bu sözümle, ümmetimin dönüp de tekrar güneşe veya kamere veya puta tapacaklarını demek istemiyorum. Fakat beni korkutan şey, Allah’tan başkası için yapacakları ameller ve (spor maksadıyla kılınan namazda, sıhhat niyetiyle tutulan oruçta olduğu üzere, amellerde Allah rızasından başka maksatları ön plana getirme gibi) gizli arzulardır.”
* Ebu Saîdi’l-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Her kim (ibadetini gösteriş için) halka işittirirse, Allah o kimseyi (yani gayesini halka) işittirir ve kim (ibadetinde) riyakarlık ederse Allah onun riyakârlığının cezasını (dünyada) verir.”
Ebu’l-Leys Semerkandî Hazretleri’nin Tenbîhü’l-Gafilîn’in ihlâs bahsinde naklettiği, Ahmed b. Hanbel Hazretleri’nin Müsned’inde geçen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “İnne ehvefe ma ehâfu aleyküm eş-şirkü’l-esğar. Kâlû; me’ş-şirkü’l-esğar? Kale, e’r-riya – Allah Rasulü, “Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey küçük şirktir.” deyince Sahabe Efendilerimiz “Küçük şirk nedir?” dediler. Efendimiz de “Riya” karşılığını verdiler.” Bir rivayette de “şirkü’l-esgar” yerine “şirkü’l-hafî (gizli şirk)” ifadesi vardır. Nedir Allah’a gizli gizli eş-ortak koşmak? Küçük dahi olsa gösteriş yapmaktır.. kendini ihsas etme, iradî olarak kendini sergilemedir.
Eğer namazda bazı duygular iradeyi aşkın gelirse ve insan bu sebeple değişik sesler çıkarırsa mazur olabilir. Meselâ, bir kul namaza öyle konsantre olmuştur ki, O’nun dizlerine başını koyuyormuş gibi hisseder. Cenâb-ı Hak diz, baş ve ayaktan münezzeh ve mukaddestir ama Recaizade’nin dediği gibi “Allahım nerede ayakların!” ifadesi bir duyuşun ve sezişin seslendirilmesidir. İşte kul, o derece yoğun his ve ihsasların içindeyken boğazı yırtılacak kadar “Allah” dese de mazurdur. Zira o durumdaki bir insan ne yaptığının, ne dediğinin farkında değildir. Ona yaptığını haber verseniz, “Ben öyle bir şeyin farkında değilim, hatırlamıyorum.” diyecektir. Meselenin temeli de budur. Böyle bir durumda değilken ibadete dıştan, iradî bir şey karıştırmaya kimsenin hakkı yoktur. O telvis etme, saf ve dupduru bir işi bulandırma olur.
Fakat önemli bir nokta daha vardır ki; o da, biz bir başkasında ne görürsek görelim onun hakkında “riya yapıyor” diyemeyiz. Elimizde riya yapıp yapmadığını ortaya çıkarabilecek belli bir mihenk taşı yoktur. Allah’la irtibatlı mı söylüyor; iradî mi, gayr-ı iradî mi?.. aşk ve heyecanını mı seslendiriyor, yoksa kendisini ifade etmek, etrafa duyurmak için mi bağırıyor?.. Kur’an okuyor ama acaba kendini ihsas maksadına matuf mu okuyor, Allah rızası için mi?.. şeklinde başkalarını sorgulamaya hakkımız yoktur.
Elâlem etrafımızda değişik değişik sesler çıkarabilirler, bu bizi rahatsız da edebilir. Fakat onlar hakkında sû-i zanna hakkımız yoktur. O kapı kapalıdır bizim için. İhtimal biz anlamasak da o insan çok farklı şeyler anlıyor ve dolayısıyla da bu sesler onun vicdanından kopup geliyor, gırtlağına çarpıyor, ses tellerine dokunuyor ve ses tellerine dokununca da bir udun, bir kemanın ses verdiği gibi ses veriyordur.. başkaları hakkında böyle düşünürüz. Kendimiz hakkında da sert ve katı davranır; çok küçük bir kaçamak, bir sızıntı bile olsa affetmeyiz onu.
islami sohbet ve Dini sohbet odalarına katılmak için, ücretsiz ve kolay bir şekilde giriş yapabileceğiz Sohbet islam sitemize bekleriz.